Biz Olabilmenin Gücü

Hayatlarımızı mercek altına yatırıp incelediğimizde  çevremizdeki pek çok kişinin egolarının ne kadar güçlü olduğunu görüyoruz. İsterseniz  ben egosu çok güçlü olan  insanların,  günlük hayat içerisinde sürekli kullandığı cümlelere şöyle bir göz gezdirelim.

Ne kadar tanıdık gelip gelmediğine siz karar verin;
“Ben yaptım,  Benim eserim,  Ben olmasaydım bu şirket bu kadar büyüyüp gelişemezdi, Benim fikrim, Aaaaaa ben söylemiştim bak dediğim harfiyen çıktı, ben biliyorum canım siz bana soracaksınız,  Oğlum bu iş böyle olmaz olmaz kaç kere dedim ben sana, benim arabam, ben buna kaç para ödedim sen biliyor musun?, benim evim, benim şirketim.

Bu örnekleri çoğaltmamız mümkün.

Bir insan “Ben….’’ ile başlayan cümleleri çok fazla kuruyorsa, kendisini büyük, göstermeye çalışıyorsa  aslında  egonun tuzağına düşmüştür çünkü bu durumda aslında kendisini küçük görüyordur. Ama bunu üstü kapalı yapıyordur.  Amaç; kendi kendine aslında o kadar da küçük, beceriksiz ve zavallı olmadığını ispatlamak.. Ve ne yazık ki bu işe yaramaz çünkü bir insan düşüncelerinin kökünde özbenliğini kabul etmediyse kendisini hep aciz, yetersiz ve zavallı görecektir.

İş dünyasında ise  sık sık karşılaştığımız  ben egosu,  özgüvenle yakından ilgili. Egosu kabarmış gururlu insan; hayata, olaylara, insanlara, objektif bakamaz. İşlerde terslik olursa çözmek yerine bağırıp çağırmayı tercih eder. Mantığıyla değil egosuyla karar verir. Birlikte çalıştığı insanlar veya ekipler ile sürekli çatışma içerisinde olur. Zamanla,  iş yerinde aynı amaç uğruna çalışan insanlarda rekabet duygusu artmaya başlar. Böyle olunca da aynı çatı altında kutuplaşmalar baş gösterir.

Egosu yüksek kişi, bazı başarılara imza atabiliyor ama bu sınırlı kalıyor. Çünkü bu kişilerin egosu, su yüzüne çıktığında ekip çalışmasına uyum sağlayamadıkları için bir süre sonra başarı grafikleri düşüyor. Onun için iş hayatlarımızda egomuzun bizi esir almasını engelleyerek, takım ruhunu yaşatarak, çok daha insani ve büyük başarılara kucak açmak mümkün.

Ego sağlıklı kullanıldığında ancak,  birey özgüveni yerinde davranışlar sergileyebilir, ne tamamen duygularının esiri olur ne de tamamen dışa bağımlı ve yönlendirilmeye açık bir kişilik.

Sahip olduğumuz egoları başkasına üstünlük aracı olarak değil de dengeli bir özgüven aracı olarak kullandığımızda ilişkilerimizin daha olumlu gideceğini görebiliriz.

Bir kurumun çalışanlarında egoyu kontrol altına alabilmek ve departmanlar arasında oluşan gerginlikleri ortadan kaldırabilmek için  öncelikle biz duygusunun işletme için ne kadar önemli olduğunu vurgulamamız gerekir. Hem o zaman egosu yüksek olan bazı çalışma arkadaşlarımızın var olan egolarını daha sağlıklı yönetmelerini sağlayabiliriz.

Şirketlerde en sık yaşanan çatışmalar, genellikle departmanlar arasında olur. Her bir departman sanki kendi cumhuriyetini ilan etmiş gibidir. Herkes kendi departmanından arkadaşlarıyla yemeğe gider, özel gün ve gecelerin amacı, çalışanları kaynaştırmak olduğu halde, yine aynı departmanlarda çalışanlar birbirleriyle oturup yemek yemeyi tercih eder bazen de mecbur kalır. Bunun en bariz örneğini ise, şirketlerin özel yemeklerinde bir masada oturan genellikle sadece erkeklerden oluşan teknik ya da idari personel çalışanlarında görebiliriz.

Şirketlerde biz bilincini oluşturabilmek için çalışanların bir ekip olduklarını ve bu bilinçle hareket etmeleri gerektiğini vurgulamamız gerekir. Adımlardan ilki,  çalışanlarımıza “İş Yerinde Biz Bilinci ve Kurum Kültürü”  eğitimini aldırarak, eğitimde yapılan pek çok uygulamayla onların biz olabilmenin farkına varmaları sağlanabilir.  Şirketin her bir departmanı bir zincirin halkası gibidir. Birinde yaşanabilecek bir aksama ya da hata tüm departmanları olumsuz etkileyecektir.

Özellikle üretim yapan şirketlerde bir bantta yaşanan aksamanın üretimi ve şirketin diğer departmanlarını nasıl etkilediği konusunda sayısız örnekler verebiliriz.

İşletmelerde çalışanlar, biz duygusu ile çalıştıkları zaman bir sinerji (işbirliği sonucu ortaya çıkan artı verim) oluşur.  Biz duygusu egemen olan bir ortamda,   çalışanlar  birbirleriyle olan iletişimlerini daha sağlıklı yürütürler. İletişimin kuvvetli olması  sayesinde şirketlerde üretim kapasitesi ve verimlilik artar, Herkes, birlikte bir şeyleri  üretebilmenin  hazzını yaşar.

Sonuç olarak  çalışanlar daha mutlu çalışacakları için,  çalıştıkları şirketi daha çok benimseyecek  ve kurumlarına  karşı aidiyet duyguları güçlenecektir.

 

Efsun Fırtına
Eğitmen&Danışman&Koç

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.